Düşük doğum oranları ve yaşlanan nüfus, önümüzdeki yüzyılda birçok ülkede önemli nüfus kayıplarına yol açacak. McKinsey Global Institute’un araştırmasına göre, bu demografik değişimler ülkelerin ekonomilerini ve sosyal hizmetlerini ciddi şekilde etkileyebilir.
Birinci dalga olarak tanımlanan Avrupa, Asya, Kuzey Amerika ve Çin’in gelişmiş ekonomileri şu anda demografik sorunlarla karşı karşıya. Bu bölgelerin nüfusu 2050’de %20-50 azalabilir.
Gelişmekte olan Asya, Hindistan, Latin Amerika ve Sahra altı Afrika’dan oluşan ikinci ve üçüncü dalga ülkelerinde ise nüfusun artmaya devam etmesi bekleniyor. Sahra altı Afrika’da nüfus 2100’de 3,5 milyara ulaşabilir.
Birinci dalga ülkeleri, işgücü verimliliğini artırmak, kadınların ve yaşlıların işgücüne katılımını yükseltmek ve göçmenleri çekmek için önlem almalı. İkinci dalga ülkeleri ise yaşlılar için yaşam standartlarını iyileştirmeye ve sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemleri kurmaya odaklanmalı.
Ülkeler arasındaki demografik değişim hızları farklılık gösteriyor. Almanya’da çalışma çağındaki nüfusun oranı 1986’da zirveye ulaşırken, ABD ve Çin’de bu oran sırasıyla 2007 ve 2010’da zirve yaptı.
Düşük doğum oranları ve yaşlanan nüfus, dünya genelinde nüfus yapısında büyük farklılıklar yaratıyor. Bu değişimler, ülkelerin ekonomik büyümesini, sosyal politikalarını ve gelecekteki refahını etkileyecek.