Fizikte ışık hızı, tam olarak 299.792.458 metre/saniyedir. Bu tanım ölçümlere dayanmaz, bilimsel tutarlılık için Uluslararası Birimler Sistemi (SI) tarafından belirlenmiştir.
1983’e kadar ışık hızı çeşitli yöntemlerle hesaplanıyordu. Ancak o yıl bilim insanları metreyi ışık hızına dayandırarak yeniden tanımladılar. Böylece ışık hızı bağımsız bir değişken olmaktan çıkıp temel bir sabit haline geldi.
Bu değişiklik, ışığın vakumda her zaman sabit bir hızda hareket ettiğini gösteren yüzyıllarca süren deneylerin sonucudur. Bu özellik, bilim insanlarının ışık hızını sabitlemelerine ve diğer birimleri tanımlamalarına olanak tanıdı.
Günümüzde ışık hızı sabit bir tanımdır, ancak geçmişte bilim insanları onu ölçmek için çok çalıştılar. İlk ölçüm 1676’da Ole Rømer tarafından Jüpiter’in uydularını gözlemleyerek yapıldı. 19. yüzyılda Hippolyte Fizeau ve Albert Michelson gibi bilim insanları, Dünya’da aynalar, döner cihazlar ve hassas zamanlama mekanizmaları kullanarak ışık hızını yüksek doğrulukla ölçmeye çalıştılar.
Işık hızının doğrudan ölçülmemesinin bir nedeni, inanılmaz derecede yüksek olmasıdır. Işığın hareketini anında yakalayabilecek bir ölçüm cihazı geliştirmek zordur. Ayrıca, Einstein’ın görelilik teorisi hiçbir şeyin ışıktan daha hızlı hareket edemeyeceğini belirtir. Zaman, mesafe ve hız gibi kavramların tamamı ışık hızına bağlıdır, bu yüzden onu ölçmek kendi zaman-mekan çerçevemizin dışına çıkmayı gerektirir ki bu şu anda mümkün değildir.
Vakumdaki ışık hızı sabittir, ancak farklı ortamlarda değişebilir. Örneğin, su veya cam gibi yoğun ortamlarda yavaşlar. Ancak bu geçicidir ve ışık vakuma girdiğinde hızını yeniden kazanır. Bu nedenle bilim insanları ışık hızını yalnızca vakumda ölçmeye odaklanırlar.
Sabit bir tanım haline gelen ışık hızı, kozmoloji, astrofizik ve kuantum mekaniği gibi alanlarda çok önemlidir. Astronomik mesafelerin hesaplanması, parçacıkların davranışları ve enerji-madde ilişkisi gibi konularda kritik bir unsurdur. Zaman genişlemesi, kara delikler ve GPS teknolojisi gibi kavramlar ışık hızının sabit bir değer olduğu varsayımına dayanır.
Işık hızının sabit olarak tanımlanması, bilim insanlarının ışık hızını sürekli ölçmek zorunda kalmadan evrenin farklı köşelerini keşfetmelerine olanak tanıdı.
Özetle, fizikçiler geçmişte ışık hızını ölçmeye çalışsalar da modern bilim, bu değeri sabit olarak kabul etmektedir. Işık hızının güvenilirliği, çeşitli deneylerle kanıtlanmış ve evreni anlama çabalarımızın temel bir yapı taşı haline gelmiştir. Işık hızını tanımlamak yerine sabit olarak belirlemek, bilimin ilerlemesine olanak sağlamış ve yeni keşifler için sağlam bir temel oluşturmuştur.