Günümüzde Türkiye’de alkol ve madde kullanımı giderek artıyor. Bu artışın en belirgin olduğu kesim ise sosyo-ekonomik düzeyi düşük kesim. Bu kesimde yaşanan hızlı madde kullanımındaki artış uzmanları endişelendiriyor.
Madde kullanımının önüne geçtiği belirtilen kumar bağımlılığı, toplumda önceden hiç olmadığı kadar arttı. Kumardaki artış, madde ve alkol kullanımını bile geçti. Bu ciddi tehlikeye dikkat çeken uzmanlar, kumar bağımlılarında intihar oranlarının çok yüksek olmasına rağmen bu durumun kayıtlara “intihar” olarak geçtiği için tehlikenin yeterince farkında olunmadığını ifade ediyor.
Alkol ve madde kullananların bağımlılık riskiyle karşı karşıya oldukları gibi fiziksel hastalıklarla da sonuçlanan sorunlarla karşılaştıkları belirtiliyor. Bağımlılığa bağlı ölümlerde Türkiye’nin Avrupa’da bir dönem ikinci, günümüzde ise 5-7. sıralarda yer aldığına dikkat çekiliyor.
Türkiye’de bağımlı sayısı ile ölüm oranları arasındaki fark, bağımlıların iyi bakılmadığını gösteriyor. Bağımlılıkla mücadelede tıbbi personel eksikliği ve rehabilitasyon merkezlerinin yetersizliği ciddi engeller oluşturuyor.
Toplumda uyuşturucu kullananların şiddete meyilli oldukları yönünde bir inanış olsa da uzmanlar bunun doğru olmadığını ifade ediyor. Uyuşturucu kullananların şiddete başvurdukları durumlarda asıl neden olarak antisosyal kişilik yapısı gösteriliyor.
Bağımlılıktan kurtulan birinin başkalarını etkilemesi ve bırakmalarına yardımcı olması en büyük hedeflerden biri görülüyor. Bağımlı arkadaşların tedavisine başlaması, arkadaşlarını da tedaviye teşvik ediyor.
Bağımlılıkta en riskli grup ergenler. Bu grupta daha çok erkekler madde kullanırken, kızlar kumar makinelerini tercih ediyor. Alkol ve madde kullanımının başlama yaşı günümüzde 14 iken 9 yaşında bile maddeyle tanışıp bağımlı olanlar var.
Türkiye’de tedaviye başvuran yaşlı bağımlı sayısının azlığı bir diğer önemli sorun. Bu durumun, iyi bakılamadıkları için bağımlıların erken ölmesinden kaynaklandığı düşünülüyor.
Bağımlılık, kolayca tekrarlama olasılığı yüksek bir hastalık olduğu için kişinin hayat boyu bağımlı olduğu gerçeğini kabul etmesi gerekiyor. Bir kez bağımlı olan bir kişi, 10 yıl madde kullanmasa bile “Uzun süredir temizim ama bağımlıyım” diyerek bu sorunun geri gelme olasılığını biliyor.
Bağımlılık riskini engellemenin mümkün olduğu belirtiliyor. Ancak bu konuda herkese görev düşüyor. Her kurumun üzerine düşeni yapması, sürdürülebilir kampanyalar ve tehlikeyi azaltmaya yarayan yaptırımlar çok önemli bir rol oynuyor.
Bağımlılıkla mücadelede her birey ve kurum sorumluluk almalı. Türkiye’de sıklıkla tekrarlanan ve sonuç alınamayan çalıştayların bir yarar sağlamadığına dikkat çekiliyor. Bağımlılık sorununu çözmek için her kişi ve kurumun konuyu doğru anlamasının önemi vurgulanıyor.
Türkiye’deki mevcut mevzuata göre lise çağında madde kullandığı bilinen bir çocuk okuldan atılıyor. Üniversite öğrencileri için de durum aynı. Bu nedenle okul yöneticileri, çocukların sicillerine işlenmesin diye, bu sorunu yaşayan gençlere okulu kendilerinin bırakmasını telkin ediyor.
Uzmanlar, bağımlılığın türü ne olursa olsun her bağımlının kendi kendine bu sorundan kurtulabileceğini ifade ediyor. Ancak bunun için motivasyonun çok önemli olduğu belirtiliyor.
Bağımlılıkla mücadelede gençlerin sosyalleşme kaynaklarının azlığı da bir sorun. İstanbul gibi büyük şehirlerde gençler sosyalleşebilecekleri yer bulmakta zorlanıyor. Bu durum, eğlencenin hep aynı şekilde sunulmasıyla gençler arasında bağımlılık riskinde artışa neden olabiliyor.
Tedavinin ilk aşamasında bağımlının arınması ve vücudunun yeni sürece adapte olması hedefleniyor. İkinci aşamada yaşam düzeninin değiştirilmesi, üçüncü aşamada eşlik eden ruhsal bozuklukların çözülmesi, dördüncü aşamada aile içi ilişkilerin düzeltilmesi, beşinci aşamada ise eğitim ve iş hayatındaki belirsizliklerin ortadan kaldırılması geliyor.