Kahve içenlerin vücudunda 8 kat daha fazla bakteri var… Kafein yüzünden değil, işte nedeni!

Kahve içenlerin vücudunda 8 kat daha fazla bakteri var… Kafein yüzünden değil, işte nedeni!
Yayınlama: 21.12.2024 14:03
A+
A-

Kahvenin Bağırsak Mikrobiyomuna Etkisi

Yediğimiz yiyecekler, bağırsak mikrobiyomumuzu doğrudan etkileyerek çeşitliliğini ve dengesini değiştirebilir. Bağırsak mikrobiyal ekosistemi, ne yediğimize bağlı olarak şekillenir ve sindirim sağlığımızdan bağışıklık sistemimize kadar birçok önemli faktörü etkileyebilir. Bu nedenle, sağlıklı bir mikrobiyom için beslenme alışkanlıklarımıza dikkat etmek büyük önem taşır.

Dünyanın en sevilen besinlerinden biri olan kahvenin, bağırsak mikrobiyal ekosistemi üzerindeki etkileri, geniş çaplı bir araştırma ile ortaya kondu. İtalya’daki Trento Üniversitesi liderliğindeki uluslararası bir araştırma ekibi, dışkı ve kan analizi sonuçları ile tıbbi veri tabanı analizleri aracılığıyla kahve içenlerin bağırsak mikrobiyomunun özelliklerini inceledi.

Araştırmanın bulguları, kahvenin bağırsak mikrobiyomunu nasıl etkilediğini gösterdi ve sonuçlar, uluslararası akademik dergi ‘Nature Microbiology’ de yayınlandı.

Kahvenin Bağırsak Mikrobiyotasıyla Güçlü Bir İlişkisi Var

Araştırmacıların kahveyi analiz konusu olarak seçmesinin üç ana nedeni bulunmaktadır:

  1. Kahve, dünyanın her yerindeki insanların en sevdiği yiyeceklerden biridir, bu da geniş bir örneklemle çalışmayı mümkün kılar.
  2. Kahve içenlerle içmeyenleri net bir şekilde ayırt etmek ve kahve alımını doğru bir şekilde ölçmek oldukça kolaydır. Bu farklılıklar, kahve içenler ve içmeyenler arasındaki bağırsak mikrobiyomlarındaki değişiklikleri daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
  3. Daha önce yapılan bir araştırma, 150 farklı gıda maddesi arasında kahvenin bağırsak mikrobiyotasıyla en güçlü ilişkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta yaşayan 22.800 kişiden ve Kore dahil olmak üzere 25 ülkedeki 211 gruptan 54.200 kişiden tıbbi verileri elde edip analiz etti. Bu verilerle kahve içenlerle içmeyenler arasındaki farkları inceleyen araştırmacılar, her iki grubun dışkılarındaki bağırsak mikrobiyal topluluklarını karşılaştırdı.

Sonuç olarak, iki grup arasında belirgin bir fark keşfedildi: Kahve içenlerde Lawsonibacter asaccharolyticus adlı bakterinin popülasyonu, kahve içmeyenlere kıyasla 4,5 ila 8 kat daha yüksek seviyelerdeydi. Bu fark, ikamet edilen bölgeye bakılmaksızın sabit kalmıştı. Ayrıca, nispeten daha fazla kahve içen kişilerde daha fazla mikroorganizma tespit edildi, ancak günde üçten fazla kahve tüketenlerde bu orantılı ilişki geçerli olmadı. Bölgesel farklılıklar da gözlemlendi; bu mikroorganizma, özellikle Batı ülkelerinde çok fazla kahve tüketilen bölgelerde daha yaygınken, Çin veya Hindistan gibi kırsal bölgelerde nadiren tespit edildi.

Mikroorganizmalarının Sayısındaki Artışın Etkisi Kesinleşmedi

Araştırmacılar, kahvenin bağırsak mikrobiyomunu nasıl etkilediğini incelemek için doğrudan bir deney gerçekleştirdi.

Kahve, mikroorganizmaların büyümesini etkileyip etkilemediğini görmek amacıyla bir test tüpüne yerleştirildiğinde, mikroorganizmaların büyümesinin gerçekten etkilenmiş olduğu doğrulandı. İlginç bir şekilde, kahvenin etkisi hem kafeinli hem de kafeinsiz versiyonlarda aynıydı. Bu durum, kafein dışındaki bileşenlerin mikrobiyal büyümeyi teşvik ettiğini gösteriyor.

Araştırma, kahvenin biyoaktif bileşenlerinin, özellikle kinik asit ve trigonellin gibi maddelerin mikrobiyal büyümeyi uyardığını ortaya koydu. Önceki çalışmalar, kahve tüketiminin metabolik sendrom, obezite ve tip 2 diyabet gibi hastalık risklerini azalttığını göstermişti. Ancak, bu araştırmada bağırsak mikroorganizmalarının sayısındaki artışın, insan vücudu üzerindeki olumlu veya olumsuz etkileri net bir şekilde ortaya konulamadı. Araştırmayı yöneten Profesör Nicola Segata, bu mikroorganizmanın özellikle önemli bir rol oynamadığına dikkat çekti. Araştırmacılar, bu çalışmanın en büyük katkısının, belirli gıdaların bağırsak mikroorganizmalarının gelişimini etkilediğini doğrulamak olduğunu vurguladılar ve gelecekte bu tür araştırmaların diğer gıdalar için de yapılmasının, özelleştirilmiş diyetlerin tasarlanmasına olanak sağlayabileceğini belirttiler.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.