Son haftalarda, İdlib’de Rusya’nın hava saldırıları ve Suriye rejimi ile milislerin kara operasyonları gerilimi artırdı. Bu saldırıların askeri hedefleri zayıflatmayı amaçladığı belirtilse de sivil kayıplar iddiaları gölgede bıraktı. Son saldırılarda 30’dan fazla sivil hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi yaralandı. Özellikle bir Kur’an kursuna yönelik saldırıda üç çocuk öldü ve onlarca çocuk yaralandı. Saldırılar yüz binlerce sivilin güvenli bölgelere göç etmesine neden oldu.
İdlib’deki muhalif gruplar, rejim saldırılarına karşı Halep yönünde bir operasyon başlattı. Operasyonun amacı, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nin 2019’da belirlenen sınırlarına ulaşmak.
Türkiye, muhaliflerin geniş çaplı operasyonlarını engellemek için adımlar attı. Bölgedeki gerilimi azaltmak için dengeli bir politika izliyor ve rejim saldırılarının durdurulmasını istiyor. Ancak uluslararası topluluktan bu konuda somut adım atılmadı.
2019’da Türkiye, Rusya ve İran, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nin sınırlarını belirledi. Ancak rejim, sınırları kendi lehine değiştirmek için operasyonlar yürüttü. Türkiye, rejimin İdlib’i tamamen ele geçirmesini engelledi.
İdlib’deki saldırılar ve operasyonlar, insani krize ve göç dalgasına yol açtı. Türkiye’nin diplomatik çabaları, çatışmaların kontrol edilmesi ve kayıpların önlenmesi için kritik. Uluslararası toplumun bu durumu görmezden gelmesi, Türkiye’nin yükünü artırıyor ve krizi derinleştiriyor.
Türkiye’nin bölgedeki çabaları, İdlib’deki gerilimi azaltmak ve dengeleri yeniden tesis etmek amacıyla. Önümüzdeki süreçte, garantör ülkelerin tutumu ve uluslararası toplumun tepkisi, İdlib krizinin seyrini belirleyecek.
