Suriye’deki karmaşık ittifaklar
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, babasından miras kalan Şam ve Tahran arasındaki ittifakı sürdürdü. Ancak bu ittifak, 2011’de başlayan iç savaşla giderek daha fazla bir zorunluluğa dönüştü ve bugün Orta Doğu’da süregelen çatışmalar bağlamında Esad için rahatsız edici bir yük haline geldi.
Özellikle 17-18 Eylül 2024’teki olaylar, Hizbullah tarafından kullanılan 3000’den fazla çağrı cihazı ve telsizin patlamasıyla sonuçlandı ve İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah’a karşı askeri operasyonunun öncüsü oldu. Bu durum hem Beyrut’ta hem de Şam’da ciddi bir alarm yarattı.
Şam-Beyrut Gerilimi
Bir yönetime yakın kaynak, İsrail’in Lübnan’a saldırmasından bir ay önce, Esad rejiminin Genel İstihbarat Direktörü General Hüseyin Luka’nın gizli bir Beyrut ziyareti gerçekleştirdiğini belirtti. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım ile yaptığı görüşmede Luka, İsrail’in provokasyonlarına karşı dikkatli olunması ve askeri bir tuzağa düşülmemesi gerektiğini vurguladı.
Ancak Kasım ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail’in kapsamlı bir saldırı düzenleme olasılığını küçümseyerek büyük bir hata yaptılar. Nasrallah, 27 Eylül 2024’te İsrail tarafından düzenlenen bir saldırıda öldürüldü.
Bu gelişmelerle birlikte, Esad rejimi, 2011’den bu yana en karmaşık zorluklardan biriyle karşı karşıya kaldı: Suriye-Lübnan sınırındaki kontrolün sağlanması. Bu bölge, hem Hizbullah ve İran için stratejik bir öneme sahip, hem de İsrail’in güvenlik kaygılarının merkezinde yer alıyor. İsrail Gazze’de işgali sürdürürken ve Lübnan’da savaş yürütürken, asıl hedefi yaklaşık 40 yıldır hiç şüphesiz Suriye.
Hizbullah’ın Kritik Rolü
İran liderleri, Hizbullah’ın ağır bir yenilgi almasının kendi ulusal güvenlikleri üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağını değerlendiriyor. Lübnanlı grup, İran’ın İsrail ve ABD’ye karşı ilk savunma hattı ve stratejik bir pazarlık aracı olarak görülüyor. Hizbullah ayrıca, Yemen’deki Husi hareketi ve Irak’taki İran destekli milisler için lojistik destek sağlıyor. Bu bağlamda İran, Hizbullah’a Suriye-Lübnan sınırından geçiş sağlama önceliği veriyor ve bu durum Esad rejimi için giderek daha büyük bir sorun haline geliyor.
İsrail’in Askeri Stratejileri
İsrail, Suriye-Lübnan sınırını kontrol altına almayı hedefleyen üç askeri senaryoyu masaya yatırmış durumda:
Tahran ve Moskova’nın Çelişkileri
İran, 2011’den bu yana Esad rejimine askeri ve ekonomik destek sağlayarak Suriye’deki nüfuzunu artırdı. Ancak bu durum, Esad’ı İran’ın çıkarlarına bağımlı hale getirdi. Bu bağımlılık, rejim için hem güvenlik hem de ekonomik açıdan ciddi riskler barındırıyor.
Rusya ise farklı bir yaklaşım sergiliyor. Moskova, Suriye’deki çıkarlarını İran’ın çıkarlarından ayırarak önceliğini Esad rejiminin ayakta kalmasına ve Akdeniz kıyısındaki üslerinin korunmasına veriyor.
Rusya’nın bu pozisyonu, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine yönelik hava saldırılarına sessiz kalmasında da görülebiliyor. Örneğin, Eylül 2024’te İsrail, İran Devrim Muhafızları’na ait bir askeri tesise saldırı düzenlediğinde, bölgedeki Rus S-400 hava savunma sistemleri devreye girmedi.
Esad’ın Zor Seçenekleri
Esad rejimi, Tahran, Moskova ve Tel Aviv arasındaki güç dengelerinde sıkışmış durumda. İran, Hizbullah’ın zayıflamasını ve Suriye-Lübnan sınırının kapatılmasını kendi ulusal güvenliğine bir tehdit olarak görüyor. İsrail, Hizbullah’ı zayıflatmak ve Suriye sınırını kontrol altına almak istiyor. Rusya ise tarafsız bir tutum sergiliyor, ancak somut bir müdahalede bulunmaya istekli değil.
Bu üçlü baskı altında, Beşar Esad rejimi hem iç güvenlik hem de dış ilişkiler açısından kritik bir dönemeçte bulunuyor. İsrail’in Esad’ı artık bir tehdit olarak görmesi ve Rusya’nın desteğine duyduğu ihtiyaç, rejimin geleceğini belirsiz hale getiriyor.
Esad’ın bu karmaşık denklemdeki zorlukları, sadece dış aktörlerle sınırlı değil. İç politikada da ciddi sorunlarla karşı karşıya. Suriye ekonomisi, yıllardır süren savaş ve yaptırımlar nedeniyle çökme noktasına gelmiş durumda. İran’ın ekonomik yardımları sınırlı kalırken, Rusya da Ukrayna savaşı nedeniyle kaynaklarını Suriye’ye ayırmakta isteksiz görünüyor. Bu durum, halkın rejime olan güvenini daha da zayıflatıyor.
Esad’ın Alternatifleri
Bu koşullarda Esad’ın önünde birkaç seçenek bulunuyor:
Suriye’nin Geleceği
Bu üç seçenek arasında sıkışan Esad, hem dış politikada hem de iç yönetimde ciddi bir belirsizlikle karşı karşıya. İsrail’in Hasan Nasrallah’ı hedef alarak Hizbullah’ın liderlik yapısını zayıflatması, İran’ın Suriye’deki nüfuzunu korumak için daha agresif bir politika izlemesine yol açabilir. Aynı zamanda, İsrail’in sınır operasyonlarını genişletmesi, Suriye’nin güneyindeki bölgelerde yeni çatışmaların fitilini ateşleyebilir.
Rusya ise bu süreçte, bir yandan Suriye’deki askeri üslerini koruma önceliğini sürdürürken diğer yandan İsrail ve İran arasında bir denge politikası izlemeye devam ediyor. Moskova, bu karmaşık denklemde taraf olmaktan kaçınarak, hem İsrail hem de İran ile olan stratejik ilişkilerini riske atmamak istiyor.
Uluslararası Yalıtım ve İç Güçlükler
Esad rejimi, uluslararası arenada yalnızlaşırken iç politikada