Son yıllarda, toplumdaki değişimlerle birlikte seksi ve güçlü erkek figürlerinin öne çıktığı fark ediliyor. Dünya genelinde erkekler, son yüzyılda kadınlara kıyasla iki kat daha hızlı bir şekilde boy ve kilo almış. Beslenme, yaşam tarzı ve genetik faktörlerin bu değişimde etkili olduğu düşünülüyor.
Roehampton Üniversitesi’nden Prof. Lewis Halsey, cinsel seçilimin erkek ve kadın vücutlarını nasıl şekillendirdiğine dair önemli bilgiler sunuyor. İyileştirilmiş yaşam koşullarının, yiyecek erişimini artırarak ve hastalık yükünü azaltarak, insanların biyolojik kısıtlamalarından kurtulmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor.
Halsey ve ekibi, boyun ve kilonun yaşam koşullarına göre nasıl değiştiğini araştırmak için çeşitli ülkelerden verileri incelemiş. İnsan Gelişimi Endeksi’ne göre, yaşam koşulları iyileştikçe hem boy hem de kilo artmış, ancak erkeklerdeki artış kadınlara kıyasla iki kat daha hızlı gerçekleşmiş.
İngiltere’deki tarihi veriler de benzer eğilimlerin gözlemlendiğini gösteriyor. Yüzyılın ilk yarısında, ortalama kadın boyu %1,9 oranında artarken, erkeklerinki %4 oranında büyümüş. Bu, kadınların daha uzun erkekleri koruyucu olarak gördüklerine işaret ediyor.
Biology Letters dergisindeki bir çalışma, kadınların daha uzun ve kaslı erkeklere yönelmesinin cinsel seçilimle ilgili olduğunu öne sürüyor. Ancak, obezitede kilolu olmanın kaslı bir yapıya sahip olmakla aynı anlama gelmediği vurgulanıyor.
Halsey, boyun ve fiziksel yapının sağlık ve canlılık için önemli göstergeler olduğunu belirtiyor. Cinsel seçilim, erkekleri eşlerini ve çocuklarını başkalarına karşı daha iyi koruyabilen bireyler olarak tercih ediyor. Bu nedenle, uzun boy, genellikle daha sağlıklı bir gelişimi işaret edebiliyor.
Ancak, uzun boyun bazı dezavantajları da var. Daha uzun bireyler, daha fazla hücreye sahip oldukları için çeşitli kanser türlerine daha yatkın olabilirler. Öte yandan, uzun boylu kişiler genellikle daha yüksek gelir elde etme eğilimindedirler.
Minnesota Üniversitesi’nden Prof. Michael Wilson, erkeklerdeki boy ve kilo artışının “çarpıcı” olduğunu belirtiyor. Bu değişim, erkeklerin kadınlara kıyasla üreme talepleri açısından daha kısıtlı olmalarıyla uyumlu.
Wilson, erkeklerin daha büyük vücut büyüklüğüne yatırım yapmalarının beslenme koşullarına bağlı olduğunu vurguluyor. Erkekler daha fazla enerji yoğun gıda tükettiklerinde, kadınlardan daha büyük vücutlara sahip olabiliyorlar. Bu, beslenme ve çevresel faktörlerin erkeklerin fiziksel gelişimini nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.
