İstanbul’un sakin bir pazar günü, Gümüşsuyu’nda bir apartman dairesinde yaşayan Ercüment Hakkı Alacakaptan isimli doktorun evinden gelen televizyon sesi, kapıcı kadını endişelendirmişti. Evden haber alınamayınca polisi aramış, cinayet masası dedektifleri olay yerine çağrılmıştı.
Kapıyı açan polisler, ayakları çarşafla, elleri kravatla arkadan bağlı, boğularak öldürülmüş Alacakaptan’ın cansız bedeniyle karşılaştı. Polis memurlarından Ekrem Tokgöz, olay yerine vardıklarında maktulle ilgili bilgi toplamaya başladıklarını, görebilecekleri kadarıyla boğularak öldürüldüğünü ve evde herhangi bir zorlama belirtisi olmadığını söyledi.
Araştırmalar, maktulün turizm piyasasında tanınmış bir isim olduğunu, kardeşlerinden birinin ceza hukukçusu, diğerinin emekli büyükelçi olduğunu ve oğlunun da tiyatro ve sinema sanatçısı olduğunu ortaya çıkardı. 6 kez evlenen Alacakaptan’ın son eşiyle boşanma aşamasında olduğu ve altıncı eşinden boşanmak üzere olduğunu açıkladığı öğrenildi.
Cinayet masası dedektifleri, yakın çevresini mercek altına aldı ve evde çalışan bir yabancı uyruklu hizmetçinin işten çıkarıldığını öğrendi. İşten çıkarılan bu hizmetçinin olayla bağlantısı olduğu düşünülüyordu.
Temizlikçi kadının ilişkileri incelenirken, onu maktulün evine gönderen bir kişinin dikkatlerini çekti. Bu kişi, yabancı uyruklu kadınlar için temizlik ve hizmetçi işleri bulan birisiydi ve maktulün öldürülmesinden sonra yabancı uyruklu bir kadınla Çankırı’ya gitmişti.
Tokgöz, delillerin bulunması için Çankırı’ya giderek söz konusu şüphelileri gözaltına aldı. Evlerinde yapılan aramada, gizli bir yerde saklanan, üzerinde “Aliye” yazılı olan bir alyans bulundu. Bu isim, maktulün boşanma aşamasındaki eşinin ismiydi.
Gözaltına alınan şüpheliler, suçlarını itiraf etti. İfadeye göre maktulü, kovduğu yabancı uyruklu hizmetçi kadın yönlendirmişti. Bu kadın, çalıştığı evde çok fazla para bulunduğunu söylemişti. Bir plan yapan şüpheliler, Ludmilla adında yabancı uyruklu bir kadınla birlikte Alacakaptan’ın evine girdi.
Tokgöz, şüphelinin anlatımlarını şöyle aktardı: “Ludmilla’yı Alacakaptan’a yeni hizmetçi olarak tanıttık. Bir süre sonra banyoya giderek Alacakaptan’a havlu sordum. O da gelerek bana bir havlu verdi. Tam geri dönüp gideceği sırada bana verdiği havluyu arkasından boğazına geçirdim ve sıkmaya başladım. Tüm çabalarıma rağmen direniyordu. Ben de Ludmilla’ya seslenerek yardım istedim. O da bana hava geçirmeyen mavi bir bez verdi. Onu da kafasına geçirdik. Sevgilimin yardımıyla kravat ve çarşaflarla ellerini ve ayaklarını bağladık. Böylece doktoru öldürmeyi başardık.”
Tüm şüpheliler, çelişkili olmayan ifadeler verdi. Çapraz sorguda Ludmilla da sevgilisinin ifadelerini doğruladı. Şüpheliler, kasadan sadece 1 alyans, 8 yüzük, 1 altın kravat iğnesi ve 1 bilezik alabildiklerini ve olay sonrası evden aldıkları içkilerle eğlendiklerini söyledi.
Cinayet masasının deneyimli dedektifleri, cinayeti 6 gün içinde çözmüştü. Tokgöz, tüm detayları inceleyerek önemli bir olayı aydınlattıklarını belirtti. Yapılan yargılamada, Alacakaptan’ı öldürerek gasp eden 7 sanıktan 1’i müebbet ağır hapis ve 1 yıl hücrede tecrit, yabancı uyruklu kadın 18 yıl 9 ay ağır hapis ve 2 sanık da 2’şer yıl, 1’er ay hapis cezasına çarptırıldı.