Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Solmaz, glokomun göz içi basıncının artması nedeniyle göz sinirine zarar veren ve tedavi edilmezse körlüğe yol açabilecek bir rahatsızlık olduğunu belirtti. Hastalığın başlangıç aşamasında genellikle belirti göstermediğini ve göz içi basıncı yükseldikçe görme kaybı ve başka belirtilerin ortaya çıktığını vurguladı.
Prof. Dr. Solmaz, “Glokom erken evrelerde tespit edilmezse hastalar görme kaybı yaşamaya başlayana kadar hiçbir şikayet hissetmeyebilirler. Bu nedenle, glokomun erken evrelerde teşhis edilmesi çok önemlidir” dedi.
“Tedavi edilmediğinde görme kaybı kalıcı olabilir. Erken tedavi hastaların sağlıklı bir şekilde yaşamalarına yardımcı olur. Glokom tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemler ilaç tedavisi, lazer tedavisi ve cerrahi müdahalelerdir. Hastamız bize başvurduğunda akut bir atak geçiriyordu. Göz içi basıncı olması gerekenin beş katına yükselmişti. Gözünde şiddetli ağrı ve kızarıklık vardı. Akut atak sırasında başvurduğu için aralıklı açı kapanması glokomu tanısını koyabildik” diye konuştu.
Geceleri geçmeyen baş ağrısı, görme bozuklukları ve uykusuzluk şikayetiyle doktora başvuran 43 yaşındaki Nazlı Ökten’e glokom teşhisi konuldu.
Nazlı Ökten, “Üç yıldır gözümde, kaş ortasında başlayan şiddetli bir ağrım vardı. Zaman zaman göz doktorlarına başvurdum fakat ağrının normal olduğunu ve göz migreni olduğunu söylediler. Nörolojiye gidip beyin MR’ı çektirdim ancak sonuçlar temizdi. Baş ağrılarım giderek şiddetlendi. Özellikle akşamları gözümde mor halkalar görmeye ve ağrılarımın geçmemesine neden oldu. Bir gece sabaha kadar uykusuz kaldım çünkü gözümdeki kanlanma ve ağrılar daha da arttı. Ayrıntılı kontroller sonucunda gözümde açı daralması olduğu ve baş ağrılarımın kaynağının bu hastalıktan kaynaklandığı tespit edildi” ifadelerini kullandı.
“Lazer tedavisiyle aralıklı göz içi basıncının yükselmesini önlediklerini söyleyen Prof. Dr. Solmaz, “Hastanın tedavisini yaptık. Tedavi sonrası hastanın tüm şikayetleri sona erdi, yaşam kalitesi yükseldi. Glokom hastalığını zorlaştıran şey tanıdaki gecikmedir. Burada özellikle 50 yaş sonrası rutin yıllık göz kontrollerinin yapılması çok önemlidir. Bunların dışında 50 yaş öncesinde herhangi bir şikayet olmaksızın yine iki sene arayla göz kontrollerinin mutlaka yapılmasını öneriyoruz. Ailede göz tansiyonu hikayesi varsa bu kişilerin yıllık göz kontrollerini aksatmamasını, aile hikayesini gittikleri göz hekimleriyle paylaşmalarını tavsiye ediyoruz” dedi.
“Baş ağrılarımın tamamen sonlandığını fark ettim. Üç yıl boyunca bu ağrılar psikolojik olarak beni çok etkiliyordu. Sosyal hayatımı sıfırlamıştım. Sosyal anlamda yeniden mutlu olmaya başladım ve rutin kontrollerime düzenli olarak geliyorum. Başkalarına şunu söylemek istiyorum, baş ağrıları migrene bağlı sanılabilir ama bazen gözdeki diğer sıkıntılardan kaynaklanabiliyor. Ben de birçok göz doktoruna başvurmuş olmama rağmen doğru teşhisi koyan doktoruma teşekkür ediyorum. Farkındalık yaratmak istiyorum çünkü stresin, teknoloji kullanımının ya da diğer faktörlerin etkisiyle bu tür hastalıklar gözden kaçabiliyor” diye konuştu.