Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Hristiyan Birlik Partileri (CDU) başbakan adayı Friedrich Merz, 23 Şubat’taki genel seçimler öncesinde ARD ve ZDF televizyonlarında karşı karşıya geldi.
Göç politikaları, münazarada en çok gerilim yaratan konuydu. Scholz, Merz’i aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ile örtülü işbirliği yapmakla suçladı. Scholz, “Bu girişimler cehennemin kapılarını açmaktır,” dedi. Merz ise hükümetin sınır güvenliği konusunda başarısız olduğunu öne sürdü ve göçmen girişlerinin sıkı denetim altına alınması gerektiğini savundu.
Ekonomi ve sanayi politikaları da tartışmanın ana başlıklarından biriydi. Merz, Almanya’nın sanayi yatırımlarını kaybettiğini ve üretim tesislerinin yurt dışına taşındığını söyledi. Merz, “Almanya ekonomik gücünü kaybediyor. Hükümet yatırımcıları burada tutmak için hiçbir şey yapmıyor,” dedi. Scholz ise pandemi ve küresel krizlerin ekonomiye etkisini hatırlatarak, hükümetin sanayiye yönelik teşvik paketleriyle toparlanma sürecini hızlandırdığını söyledi.
Scholz, Almanya’nın uzun vadede yenilenebilir enerjiye yatırım yapması gerektiğini belirterek, nükleer enerjinin sürdürülebilir bir çözüm olmadığını ifade etti. Merz, “Enerji krizinin ortasında üç çalışır durumdaki nükleer santrali neden kapattınız?” diye sordu.
Scholz, Avrupa’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin devam etmesi gerektiğini belirtirken, Merz yeni ABD yönetiminin izleyeceği politikaları beklemenin daha doğru olacağını söyledi. Merz, “Trump’ın dönüşü Avrupa için büyük bir belirsizlik yaratıyor,” dedi. Scholz ise transatlantik iş birliğinin önemine dikkat çekti.
Merz, Almanya’nın NATO’nun üye ülkelerin GSYH’larının en az %2’sini savunmaya ayırması hedefine tam olarak ulaşmadığını söyledi. Scholz ise mevcut savunma bütçesinin artırılmasına yönelik planların uygulamaya konduğunu ancak Merz’in önerdiği kadar büyük bir artışın mümkün olmayabileceğini belirtti.
Tartışma, izleyiciler arasında net bir kazanan ortaya koymadı. Scholz’un daha iyi performans gösterdiğini düşünenlerin oranı %37 iken, Merz’in daha üstün olduğunu düşünenlerin oranı %34 oldu. Tartışma, genel olarak seçmenlerin siyasi tercihlerinde büyük bir değişiklik yaratmadı ancak her iki aday da seçime yönelik pozisyonlarını netleştirmiş oldu.