Fenerbahçe özellikle son 2 yıldır dönüm noktası maçlarını puan olarak kazanmasını biliyor. 2 yıldır olağanüstü iyi giden ve rekorlar kıran Galatasaray’a karşı biraz puan olarak geriye düştüğü zaman kritik maçlar oynuyor ve Başakşehir maçı örneği gibi; bu maçlarda kazançlı çıkıyor. Alınan 3 puan bu anlamda çok değerli.
6 puan bu lig için önemli fark ancak farkın 6’nın üzerine çıkma ihtimali olduğu için Başakşehir maçı çok önemliydi. Fenerbahçe, Başakşehir maçı öncesi son Beşiktaş ve Athletic Bilbao maçlarını kaybetmişti. Hatta gol de atamamıştı ve fazla pozisyona da girememişti. Çıkıştaki Başakşehir’e karşı oynamak oyuncular ve camia için de kolay değildi. Özellikle Ali beyin Başakşehir maçı öncesi konuşmasını izledim. Kısa, net ve öz bir şekilde oyunculara moral konuşmasıydı. İçeriği kısa da olsa çok dolu bir konuşmaydı. Bunun karşılığını gördüm. Mourinho da çok doğru bir şey tespit etmiş; “11’e 10’ken iyi oynamadık” dedi. Aslında futbolun doğrusu bu değil ama maalesef zaman zaman böyle olabiliyor. Yine de maçı çevirmesini bildi. Özellikle sonuç elde edebilecek oyuncular olduğu için de zor gözüken maçı kazanmasını bildi.
Önünde şimdi Eyüp deplasmanı var; kazanırsa, bir 15 gün dinlecek oyuncular ve Kayseri’de Galatasaray’ın puan kaybetmesini bekleyecekler. Sakatlıklar tabii ki çok üzücü… Sadece Fenerbahçe için değil; bu sakatlıklar, maç trafiği sebebiyle antrenman yapamamalarından dolayı kaynaklanıyor. Dünya futbolunda maalesef futbolun en temel yatırımı olan antrenman kalktı. Sezon başı kalktı, sezon öncesi kalktı, devre arası kalktı, hafta içi antrenmanlar tamamen kalktı. Oyuncular bunun problemini yaşıyor.
Örneğin; devre arasında gidip kamp yapıp, kuvvet çalışmaları yapmak pek mümkün değil. Hafta içi, hafta sonu da çok maç olduğu için de arada sadece rejenerasyon antrenmanı yapabiliyorlar. Futbolun en büyük problemi… Fenerbahçe’nin de başına bu geldi. Şimdi oyunculara baktığımız zaman genelde adale ya da çapraz bağ sakatlığı yaşıyorlar. Bunların tamamen sebebi güç antrenmanı yapmayıp maç maç gittikleri için oluyor. Fenerbahçe sezon sonuna kadar bu yarışın içinde olacaktır.
Beşiktaş camiası için çok önemli bir Fenerbahçe maçı vardı… Bunu kazanıp morallense de alınan bir kongre kararı var. İki tane başkan adayı var. Öncellikle Beşiktaş’ın bu sene şampiyonluk yarışında olması mümkün değil. Hem Serdal Adalı’nın hem Hüseyin Yücel’in kim kazanırsa kazansın; devre arasından itibaren Sergen Yalçın’la çalışacakları artık belli oldu. Tıpkı sezon başında Jose Mourinho ile Aziz Yıldırım ve Ali Koç’un birlikte çalışma taahhüdü gibi…
2025-2026’nın hazırlığı için devre arasında bir transfer çalışması olacak mı? Yoksa önümüzdeki yılın planlaması mayıs ayında mı başlayacak? Tabii ki burada kulübün ekonomik yapısı da önemli. Bunlar yönetimin alacağı kararlar ama Beşiktaş son derece moralsiz ve demoralize. Sergen hocayla biraz daha morallerinin artacağını ama mayısa kadar kolay bir süreç yaşamayacaklarını görebiliyorum.
Galatasaray gerçekten sıra dışı bir teknik adamla çalışıyor. “Sıra dışı teknik adam” çok az kişiye söylenir. Futbolda klasik teknik adamlar vardır. Çok önemli isimler vardır ama belli oyun formatları vardır. Örneğin; Fenerbahçe oyun sıkışınca ve Başakşehir de beraberliği yakalayınca hemen çift santrfora ile birlikte 4-2-4’e döndü. Çift kanat Maximin ve Tadic’i alıp çift santrfor Dzeko ve En-Nesyri oyuna girdi. Bunlar sadece Mourinho değil, klasik teknik adamların yaptığı normal değişikliklerdir.
Okan Buruk’un kariyerine bakacak olursak; Göztepe, Elazığ, kupa kazandığı Akhisar, Başakşehir’deki şampiyonluğu, Galatasaray’daki ilk ve ikinci yılındaki şampiyonlukları… Üçüncü yılında çok daha farklı, sıra dışı bir oyun var. Fizik olarak kaldırılabilecek bir oyun tarzı değil. Galatasaray çok güçlü oynamaya çalışıyor, güçlü olduğu kadar da riskli oynamaya çalışıyor ama o kadar alışkanlık haline gelmiş ki biraz kontrollü oynamayı tercih etseler mutlaka problem yaşanıyor. Sezon başından bakılacak olursa Galatasaray’ın ikinci yarılarda yediği gol sayısı daha fazladır. Bunun sebebi sadece fiziksel düşüş değil, sakatlıklardan dolayı kadro derinliği ihtiyacı doğuyor.
Bu kadro derinliğindeki birkaç oyuncu da sakatlandığı için de hoca sürekli farklı alternatifler ve farklı oyun şablonları deniyor. Bazen 3’lü oynuyor bazen 4’lü oynuyor. Oyun içerisinde oyun sistemini, formatını ve oyuncuların yerlerini de değiştiriyor. Santrfor başlayabilen Barış sol açığa geçebiliyor, Yunus sağ kenarda oynayabiliyor, sonrasında forvet arkasına da geçebiliyor. Aynı şekilde savunmanın kanat beklerini zaman zaman değiştirebiliyor. Hatta Barış 7, Sallai 6, Yunus’u 5 pozisyonda oynatabiliyor. Dünya futbolunda çok kişide görmediğim sıra dışı taktiksel oyuncu tercihlerini görüyorum. O yüzden de Okan Buruk, bu yüzyılda daha farklı bir antrenör profili izlettiriyor. Zamanla bunun artılarını ve eksiklerini daha rahat inceleyeceğiz fakat çarpıcı etkinlikte oynuyor.
Trabzonspor maçının son bölümünde 3-2 gerideyken 4-2 kaybetmeyi göze alarak hücumu tercih etti. Bazen de Sivas’ta olduğu gibi 0-0 giden oyunda, 10 kişi kaldıkları maçta, 1-0 da geriye düştükleri maçta savunmada hemen hemen sadece Davinson ve biraz da Berkan’ı bırakarak skor almasını bildi. O yüzden Galatasaray maçlarını izlerken de heyecan oyunun son bölümüne kadar devam ediyor. O kadar arzulu ve agresif oynuyor ki Galatasaray sonuçta 3-2 geri gelse de 4’üncüyü bulup maçı kazanmayı biliyor. Gözüken tablo şu; sezonun sonuna kadar şampiyonluk yarışı devam edecek. Ben iki kulübün de kadrolarını, derinliği artırmak adına şampiyonluk yarışı için daha da güçlendirmesi gerektiğini düşünenlerdenim.