Ergenlik, bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçiş yaptığı ve önemli değişimler yaşadığı bir dönemdir. Bu süreçte aile içi çatışmaların aşırı olması, depresyon ve kaygı gelişimi riskini artırabilir.
Ergenler, bilişsel gelişimleri sayesinde daha karmaşık düşünmeye ve geleceği sorgulamaya başlarlar. Aileleriyle olan iletişimlerinde de değişimler gözlenir ve çatışmalar sıklıkla görülür. Aşırı aile içi çatışmalar, gençlerde depresyon gelişmesi için bir zemin hazırlayabilir.
Depresyonun erken teşhisi ve tedavisi, gençlerin duygusal, sosyal ve akademik gelişimleri için çok önemlidir. Tedavi edilmeyen depresyon, akademik başarıyı olumsuz etkileyebilir, okul reddi ve okulu bırakmaya yol açabilir.
Ayrıca depresyon yaşayan ergenlerde sosyal izolasyon ve kendine zarar verme riski artabilir. Depresyon kronikleştiğinde tekrarlama ihtimali artar ve kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür.
Erken yaşta depresyon tanısı alan çocuklarda akrabalarda da depresyonun daha sık görüldüğü vurgulanır. Aynı şekilde ailede intihar öyküsü de depresyon görülme sıklığını artırır.
Çocuklarının depresyon belirtilerini fark eden ebeveynler, onları yargılamadan dinlemeli, duygusal olarak desteklemeli ve bir çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanına başvurmaktan çekinmemelidir.
Hafif düzeyde depresyonda psikoeğitim, destekleyici müdahaleler ve aile desteği etkili olabilir. Orta düzeyde depresyonda bilişsel davranışçı terapi, kişilerarası terapi, kabul ve bağlılık terapisi gibi psikoterapiler kullanılabilir.
Psikoterapi ile yeterli fayda sağlanamayan durumlarda ilaç tedavisi gerekebilir. Ağır düzeyde depresyon gibi durumlarda ise psikoterapiye ek olarak psikofarmakolojik tedaviler kullanılır.