Suriye’deki 13 yıllık iç savaş, muhalif silahlı grupların 27 Kasım’da başlattıkları ilerleyişin sonunda Şam’ın kontrolüne geçmesiyle yeni bir sürece evrildi. Devlet Başkanı Beşar Esad, ailesiyle birlikte ülkeyi terk ederek Rusya’ya sığındı. 61 yıllık Baas Rejimi böylece sona erdi.
Beşar Esad, yaklaşık 30 yıldır ülkeyi yöneten babası Hafız Esad’ın 2000 yılında vefatından sonra devletin başına geçmişti.
Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren Suriye’de istikrarı tesis etmek, sağlıklı bir yönetim oluşturmak, sığınmacıların geri dönüşünü sağlamak ve bölgeyi terör örgütlerinden arındırmak nasıl mümkün olacak? Şu an bu problemlere yoğunlaşmalıyız.
Savaş bitti demek için henüz çok erken, yeni bir sayfa açılıyor. İlginç gelişmelerin olacağı öngörülebilir. Bölgenin tüm dengesi değişmek üzere. Türkiye açısından Suriye meselesinde geçmişte yapılan hataları sorgulamanın zamanı değil, bundan sonra neler yapılacağına bakmalı, benzer hataların tekrar edilmemesini temin etmeli ve ülkemiz açısından ortaya çıkabilecek fırsatları değerlendirmeliyiz.
Şam’ın düşmesi ve Esad’ın devrilmesinden sonra ortaya çıkan tabloda kazananlara bakarsak;
Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)’ni planlayan İsrail başı çekiyor. Fırsatı kaçırmayan İsrail, Golan Tepelerine doğru hareket etmeye başladı. BOP’un uygulayıcısı ABD’nin de kazananlar arasında olduğunu söyleyebiliriz. Selefi terör örgütü HTŞ de şu an kazananlar arasında.
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sorunun çözümünde sergiledikleri tutum, siyasi politikalarda düzeltmeler yapmaları ve gösterdikleri liderlik ile kazananlar arasında. Suriyeli sığınmacıların önemli bir kısmı ülkelerine dönebilirse Türkiye’nin kazançları daha da artacaktır.
Soru işaretleri olanlar: Yeni yönetimle birlikte Suriye halkının ne olacağı belirsiz. Terör örgütü PKK/YPG’nin geleceği şu an için muğlak. ABD’nin vereceği destek önemli. ABD, şu an desteğini çekmiş değil. Trump’ın tutumu da belirleyici olacak.
Kesin şekilde kaybedenler: Beşar Esad, İran ve Rusya kesin bir şekilde kaybetti. PKK/YPG, Münbiç’i kaybetti. Terör örgütünün Fırat’ın batısında varlık göstermesi oldukça zor. Türkiye’nin hedef ülke haline getirilmemesi hayati önem taşıyor.
Suriye’nin ve bölgenin geleceği ile ilgili durum şu an belirsiz ancak sorularla birlikte birkaç kritik noktaya dikkat çekmek yerinde olacaktır:
– İsrail, HTŞ’nin kendi sınırına kadar yaklaşmasını ister mi? İstemezse HTŞ nereye kadar ilerler? HTŞ’nin lideri Muhammed Colani’yi kim yetiştirdi? Kimin kontrolünde ilerliyor?
– Şam’ın kontrolü geçiş döneminde kimde olacaktır?
– Türkiye açısından bugüne kadar PKK/YPG terör örgütü vardı; şimdi HTŞ diye bir terör örgütü daha güçlendi, palazlandı. Türkiye’yi güneyden rahatsız edecek iki terör örgütü ile mücadele etmek gerekecek…
– Konuşulması gereken meseleler: Anayasa nasıl yapılacak? Anayasayı kim ve nasıl uygulayacak? Irak’ta da benzer bir süreç yaşanmıştı, anayasa uygulanmamıştı.
– HTŞ ile PKK/YPG nasıl anlaşacak? İki farklı örgüt var, biri Selefi diğeri Marksist.
– Suriye Milli Ordusu ne olacak? Suriye Ordusu kimlerden oluşacak?
– Suriye’yi Colani mi yönetecek? Nusayriler yönetimde olacak mı?
– Üç parça Suriye’den söz ediliyor: Araplar, Kürtler, Selefiler. Tek parça Suriye’yi korumak mümkün olacak mı?
– Trump başkan olduğunda ne yapacak? Suriye’den ABD güçleri çekilecek mi?
– Türkiye’de bulunan Suriyeliler memleketlerine nasıl dönecekler?
– Suriye’nin altyapısı kim tarafından ve nasıl yeniden inşa edilecek? Kaynak kim tarafından sağlanacak? Müteahhitlik hizmetleri nasıl pay edilecek?
– Askerlik çağındaki Suriyeliler ülkelerini terk etmişti. Esad’ın devrilmesinin bu kadar kolay olmasının sebebi ne? Hiç kurşun atılmadan Şam düştü. Suriyeli gençler, vatanlarının Selefi terör örgütü tarafından kurtarılmasına neden kayıtsız kaldılar? Döndüklerinde ne iddia edecekler?
– Esad kaçtı, Rusya’dan sığınma aldı. Esad’ın ordusunda ve yönetiminde olanlara ne olacak? Irak’taki gibi generaller satın alındı mı, anlaşma mı yapıldı?
– Suriye’nin yeni dönemde yönetimi nasıl olacak? Federasyon mu olacak? Savaştan önce Suriye’nin nüfusu 23 milyon idi. Suriye’de 1,8 milyon Kürt vardı. Nasıl oluyor da şu anda Kürtler, Suriye’nin 3’te 1’ini kontrol ediyor? Bu paylaşım sorunu nasıl çözülecek?
– Suriye’nin ekonomisi nasıl kurulacak? Petrol, tahıl ve yer altı kaynakları kimin kontrolünde olacak? Paylaşım nasıl olacak?
Hem barındırdığı sığınmacılar, Suriye’de verdiği alt yapı, eğitim, din ve diğer kamu idaresi hizmetleri hem de süreç içinde tesis ettiği ilişkiler açısından Türkiye’nin Suriye’deki gelişmelerde öncü rol oynayacağı ve söz sahibi olacağı çok açık. Geçiş sürecinden sonra yeni kurulacak yönetimle Türkiye’nin ilişkilerinin nasıl seyredeceği, hem bölge politikalarını hem de Türkiye’nin iç siyasetini yakından ilgilendiriyor.
Cevap bekleyen zor sorular var. Bu yeni durumla birlikte Türkiye’nin yeni bir Suriye stratejisi tesis etmesi gerekiyor.
Geçmişteki hataları bir kenara bırakırsak ve yeni şeyler söylemek gerekirse Türkiye son süreçte başarılı bir Suriye politikası izledi. ABD’de seçim vardı, İran’ın İsrail ile başı dertteydi. Rusya, Ukrayna ile uğraşıyordu. Herkes çok zayıf bir zamanda yakalandı.
Doha’daki toplantıda gördük ki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, mesajları, duruşu ve uluslararası toplumda elde ettiği saygınlık açısından meselede Türkiye’nin lider konumunu pekiştiren bir yaklaşım sergiledi. Doha’daki masada bütün dünyayı ilgilendiren bölgesel bir meselede bir liderlik duruşu sergilendi. Kayda geçirmekte fayda var…