Kapıdağ Yarımadası: Doğal, Kültürel ve Tarihi Zenginlikleriyle Bir Yaşam Alanı
Kapıdağ Yarımadası, 30.630 hektarlık yüzölçümüyle binlerce yıldır insanlık için önemli bir yaşam alanı olmuştur. Doğal, kültürel, tarihsel ve turistik zenginlikleriyle öne çıkan bu eşsiz yarımada, 674-678 yılları arasında Araplara sığınak ve İstanbul kuşatması için üs olarak kullanılmıştır.
Konstantinopolis’in Birinci Arap Kuşatması
674-678 yılları arasında yaşanan Konstantinopolis’in Birinci Arap Kuşatması, tarihin en uzun ve büyük kuşatmalarından biri olarak bilinir. Emeviler, Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmak için büyük bir askeri harekât başlatmıştı. Araplar, Anadolu’yu geçerek Kalkedon’a kadar ilerleseler de Konstantinopolis’e karadan ulaşamadılar.
Kyzikos’un Üs Olarak Kullanılması
Araplar, donanma güçlerini kullanarak Konstantinopolis’i denizden fethetmeye karar verdiler. Ege Denizi’ndeki ada ve sahil şehirlerini ele geçirdikten sonra 672 yılında Kyzikos şehrini üs olarak kullandılar. Donanma burada tahkim edildi ve kuşatma silahlarıyla donatıldı.
Kuşatmanın Başlaması ve Rum Ateşi
674 yılında Arap donanması, Konstantinopolis’i kuşattı. Ancak, Bizans’ın Marmara Denizi’ne bakan surları kuşatmayı zorluyordu. Araplar, şehri denizden ablukaya aldılar fakat başarılı olamadılar. Bizanslılar, “Rum ateşi” adı verilen yeni bir silah kullanmaya başladılar ve bu silah sayesinde deniz savaşlarında üstünlük sağladılar.
Arap Donanmasının Çekilmesi
Arap donanması, 678 yılında kuşatmayı kaldırdı ve Kyzikos’tan ayrıldı. Akdeniz’e çekilirken bir fırtınaya yakalandılar ve büyük kayıplar verdiler. Bu olay, Arapların Konstantinopolis’e yönelik denizden bir daha saldırı gerçekleştirememelerine neden oldu.
Kapıdağ Yarımadası’nın Bugünkü Önemi
Kapıdağ Yarımadası, stratejik konumu nedeniyle yüzyıllar boyunca önemli bir yerleşim ve ticaret merkezi olmuştur. Deprem kuşağı üzerinde bulunması nedeniyle zamanla terk edilmiştir. Bugün, İstanbul, Bursa ve İzmir gibi büyük şehirlere yakınlığı sayesinde hafta sonu kaçamakları için ideal bir destinasyondur.
Yarımadanın doğal güzellikleri, sakin atmosferi ve tarihi zenginlikleriyle büyük şehirlerin telaşından uzaklaşmak isteyenlere adeta bir cennet sunar. Ormanlarıyla kaplı alanlarında çeşitli hayvan türleri yaşar ve “Yaban Hayatı Koruma Sahası” olarak belirlenen bölge, bu türlerin korunmasını sağlar.